EGE ORMAN VAKFI

Orman Yangınları Raporu

ÜLKEMİZ TARİHİNİN EN BÜYÜK ORMAN YANGINLARINI YAŞADIK...
Dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar için orman hayattır. 
Güneyde Osmaniye’den güneybatıda Muğla’ya, Balıkesir’e değin uzanan Ülkemizin büyük bir kısmında günlerce devam eden orman yangınları, yerleşim yerlerini de yakarak ilerledi ve kontrol altına alınmaya çalışılırken yaklaşık 160 bin hektarlık alan içindeki canlıları ile yok oldu. Üzülerek belirtmek isteriz ki halkın güvenli bilgiye erişimi, yangına müdahalede can ve mal güvenliği gibi yaşamsal konularda yetersiz kalındı.

Yangınlar karşısında çaresiz kalan yerel halk ve yardım etmek için çırpınan gönüllüler, ormancılık teşkilatı, yerel yönetimler ve destek veren her kesimden insan ile top yekûn seferberlik halinde çalışıldı. Bu da bize Orman yangınlarının sadece Orman Genel Müdürlüğü’nün değil tüm ülkenin sorunu olduğunu gösterdi. Bu noktada da planlama-önleme-yönetme ile yangın öncesi-sırası-sonrası eylem planlarının konunun uzmanları ve paydaşları ile hazırlanması gerektiğini acı bir şekilde öğretti.  Orman yangınına müdahale konusunda ilgili kurumların afet boyutuna ulaşan büyük orman yangını süreçlerindeki krize hazırlıklı olması gerekiyor. Orman Genel Müdürlüğü ile yerel yönetimlerin ve diğer ilgili kurumların bu süreci yönetmeleri, yapılanmalarını güçlendirmeleri, orman mühendisleri ve ilgili diğer disiplinler ile “Ulusal Yangın Eylem Planı” oluşturmaları gerekmektedir.

Yazları sıcak ve kurak geçen Akdeniz iklimi etkisi altındaki Türkiye’de ormanların %60’ı yangın riskiyle karşı karşıya. Kahramanmaraş'tan başlayıp Akdeniz ve Ege'yi takiben İstanbul'a kadar uzanan 1700 km'lik bandın 160 km derinliğindeki bölümü yangın açısından büyük risk taşıyor. Bu alanda yangına birinci derecede hassasiyet taşıyan 12 milyon hektar orman alanı bulunuyor. 

İklim değişikliği ile beraber Akdeniz ve Ege’nin sıcak ve kurak yaz iklimi ve düşük bağıl nemine bir de kavurucu ve kurutucu fön rüzgârlarının eklendiği dönemlerde, tüm Akdeniz bölgesi yangına karşı çok hassas hale gelir. Çıkan yangınlar erken uyarı sistemleriyle belirlenip erken müdahale edilemediği takdirde, bugün yaşadığımız gibi önü alınamaz boyutlara ulaşabiliyor. 

Karbonu bünyesinde tutan ağaçlar yangın sırasında bünyelerindeki karbonu atmosfere geri vererek sera ve negatif döngüsel süreci tetikleyerek iklim değişikliğinin etkilerini arttırmaktadır. Ülkemiz İklim değişikliğine karşı önlem ve taahhütleri içeren Paris İklim Antlaşması’nı 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamış ancak kendi meclisinden geçirmediği için yükümlülük kazanması sağlanamamıştır. 
Orman yangınları ekosistemin doğal bir parçasıdır. İklim değişikliği ile artan sıcaklıklar ormanın içinde en ufak bir kıvılcımı, yere düşen kurumuş ağaç yaprakları ve sigara izmariti gibi yakıcı maddeler kolayca ormanı tutuşturabiliyor. Orman yangınları ekosistemin içinde yaşayan tüm canlıları tahrip ve tehdit eden etkileri ile her geçen gün daha da fazla gündemimize yerleşecektir. 
“Orman yangınlarını sıfırlamak mümkün değil. Ama çıkan yangın sayısını ve yanan alan miktarını azaltabiliriz. 1970’li yıllarda yıllık ortalama 900-1000 adet orman yangını çıkarken bu sayının 1980’lerde 1400’lere, 1990’larda 2000’lere ve son yıllarda ise 2500’ün üzerine çıktığını görüyoruz. 2020 yılı orman yangınları açısından talihsiz bir yıldı. Yıl boyunca toplam 3 bin 399 yangın çıktı, 20 bin 971 hektar alan zarar gördü. 

Önerilerimiz;
Yangın Öncesi;
  • Yangın çıkmaması için gereken önlemlere yoğunlaşmak zorunlu bir hal almıştır. Yangın öncesi önlemlerin alınması, yangın sırasında yapılacaklara oranla daha etkili ve daha erken müdahaleyi içermektedir. Orman yangını ile mücadelede yetersiz kalmamak için büyük boyutlu yangınlara daha dayanıklı, katılımcı, yenilikçi yollarla doğal ve sosyal zorluklar ile mücadele etmek üzere “ Bütüncül-Entegre Yangın Mücadele “ planları hazırlanmalıdır. 
  • “Yangına dirençli ormanlar “oluşturmak üzere Orman içindeki yangınlara kolay ulaşabilmek için yangın emniyet yol ve şeritleri açılması ve bakımlarının yapılması gerekliliktir. Yanıcı madde miktarını azaltmaya yönelik ince materyal temizliği yapılarak meşçere bakımlarını yapmak, yangın sırasında açığa çıkan ısı enerjisini düşürmeye yönelik yangın zayıflatma alanları oluşturmak, ayrıca yangına direnç gösteren yöreye uygun türler ile karışık ormanlar kurmak orman yangınlarını önleme açısından önem arz etmektedir. 
  • Orman içi ve bitişiğinde yaşayan yerel halkın konutlarının Orman Yangınlarında oluşan ısıya dayanıklı malzeme kullanımı ile yangına dirençli hale getirilmesi, yerleşim yerleri ile orman alanları arasında güvenli tampon zonların geliştirilmesi, can ve mal kayıplarının önlenmesi ve yangının büyümemesi   için önem arz etmektedir.  
  • Türkiye’nin bulunduğu konumda orman yangınları tamamen önlenemese de, ülke nüfusunun bilinçlendirilmesi ve alınacak önlemlerle orman yangınlarını ve olumsuz sonuçlarını en aza indirgemek mümkün olacaktır. Ülkemizin geleceği ve sürdürülebilir ormancılık faaliyetleri açısından bu son derece önemlidir. Bu konuda en kalıcı çözüm, eğitim kurumlarının müfredatında verilecek sürekli eğitim olmalıdır. Özellikle ilköğretim kademesinde, ormanların yaşamsal önemi konusunda etkin eğitimler yapılmalıdır. Çıkan orman yangınlarının yaklaşık %92’nın insan kaynaklı olduğu, kasıt, ihmal, kaza ve kaçakçılık gibi nedenlerden çıktığı bilinmektedir. Orman yangınlarının önlenmesi konusunda özellikle yangın bölgelerinde yaşayan yerel halkın, tatilcilerin, öğrencilerin ve kamu ve yerel yönetim görevlilerinin eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. 
  • Yangın mevsimi olarak adlandırdığımız mayıs- kasım ayları öncesinde kamu spotları ile okullarda eğitimlerle, basın yayın kurumları aracılığıyla ormanlara zarar verecek davranış biçimleri yoğun olarak anlatılmalıdır. 
  • Meteorolojinin aşırı sıcak, kurak, düşük hava nemi, şiddetli rüzgâr uyarılarında yangın alarmı verilerek kamuoyunun uyarılması ve orman girişlerinde ve içinde kontrollerin sıklaştırılması, insanların yangına karşı duyarlılığını arttıracaktır.
  • Ormanlık alanlarda madencilik, enerji tesisi, çöplük, ENH gibi tesislere verilen izin sayıları hızla artmıştır. Resmi ormancılık istatistikleri incelendiğinde orman içindeki bu tesislerin de yangınlara neden olduğu görülmektedir. 2019 yılı sonu itibarıyla ormanlardan toplamda 88.960 adet izin verilmiş olup bunlarla 698.955 hektar orman alanı bu kullanımlara tahsis edilmiştir. Orman alanlarında ormancılık dışı uygulamalara verilen izinlerin neden oldukları habitat parçalanmaları, biyolojik çeşitlilik kaybı gibi olumsuzluklara ek olarak orman yangınlarının da artmasına yol açmaktadır. Bu nedenle İzin verilmiş olan tesisler denetlenmeli, ormana mesafelerinde tampon bölge kalacak şekilde yasal zorunluluklar oluşturulmalıdır.
  • Orman yangınları ile mücadele de yangın müdahale ekiplerinin faal olduğu dönem sadece yangın mevsimi olarak adlandırılan 1 Mayıs-1 Kasım tarihleriyle sınırlı kalmaktadır. Günümüzde insan ve orman etkileşiminin giderek artması, iklim krizinin de etkisiyle sıcak gün sayısı ve sıcaklıkların artması sonucu yılın her dönemi orman yangınları çıkabilmektedir. Bu yangınlara zamanında müdahale edilebilmesi için tüm yıl boyunca eğitimli yangın personeli istihdam edilmelidir.
  • Ülkemizdeki orman yangını riskinin daha da yüksek olacağı dikkate alındığında OGM’ ye ait uçak ve helikopter filosunun kurulması ve uzmanların yetiştirilmesi artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu konuda gerekenler gecikmeden yapılmalıdır.
  • Ülkemizdeki yangınlarda Teknik personelden orman yangın işçilerine kadar kişisel koruyucu donanımların kullanılmasında sorunlar olduğu yaralanmalar ve can kayıplarından anlaşılmaktadır. Bu ekipmanlar OGM tarafından yangın mücadele ekiplerine dağıtılmasına rağmen yangın sırasında kullanılmadığı görülmektedir. Orman yangın işçilerinin iş güvenliği de dâhil olmak üzere yangınla mücadele eğitimlerinin daha etkin verilerek yangın konusunda uzmanlaşmaları sağlanabilir. 
  • OGM tarafından kurulan “Yangın Eğitim Merkezlerinin” işlerliğinin kazandırılması çok önemlidir. İzmir, Buca Tınaztepe’de yapılan Eğitim Merkezi bir üniversiteye devredilmiş olup, maalesef atıl hale gelmiştir. 
  • Orman yangın işçilerinin orman köylüsünden seçilmesi Orman köylülerinin orman ile azalan bağını yeniden tesis edecek, geçim kaynaklarını çeşitlendirmesi sağlanacaktır.

Yangın sırasında;

  • Çıkan orman yangınlarını yönetme, kontrol altına alma, arazi koşullarına uygun yangın söndürme tekniklerini uygulama sadece yangın şiddetinin düşük olduğu durumlarda değil olumsuz hava koşullarının ve yoğun yanıcı madde birikiminin bir arada olduğu durumlarda da kriz yönetilebilmelidir.  
  • Bu nedenle yangına hassas bölgelerde yaşayanların oluşabilecek riskleri en aza indirecek gerekli iş ve işlemleri bir disiplin içinde uygulaması zorunludur. Gönüllü, yerel halk, asker, jandarma, itfaiye, AFAD   gibi yangına müdahaleye katılanların eğitimi ve kimin ne yapacağının ne yapması gerektiğinin belirlenmesi ve eylem planının çözüm ortakları ile uygulamaya hazır hale getirilmesi özellikle büyük yangınlarda olası kaos ortamını önleyecektir.  Ayrıca; Eskiden olduğu gibi bu alanlarda koruma ve orman yangınıyla mücadelede OGM ile koordineli jandarma kuvvetleri mutlaka devriye gezmelidir.
  • Yangına müdahale edecek kara ve hava araçlarının ve sistemlerin birleştirilmesi ile yangın sırasında ve sonrasında entegre bir yönetim sistemine geçiş mücadelenin koordinasyonu açısından önemlidir.

Yangın sonrasında;

  • Her orman yangını sonrasında OGM “Yangın hasar raporunun” kamuoyuna açıklanması, hatta yanan alanların haritalarının paylaşılması, kamu denetimi ve ormanların rant için yakıldığı algısının giderilmesi ve bilgi kirliliği için zorunludur. 
  • Anayasaya göre yanan alanları ormanlaştırmak OGM’ nin görevidir. OGM dışında kimse yanan alanlarda ağaçlandırma yapması olası değildir.
  • Halkımızda yanan alanların imara açılması gibi kaygıları mevcut. Ormancılığın ve ormancılık politikasının birinci amacı doğal ormanların korunmasıdır ve başka hiçbir usulsüz yerleşme bu amacı yok sayamaz. Oysa Anayasa’nın 169. Maddesiyle “yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir” ibaresiyle ormanlar OGM tarafından koruma altına alınmıştır. Anayasa gereği yanan alanların yeniden ormanlaştırılmasına OGM günümüze kadar uymuş ve yapılaşmaya izin vermemiştir.
  • Orman ekosistemleri oluşturmak ve ekosistem hizmetlerinin en üst seviyede gerçekleşebilmesi için orman asli ağaç türleri ile ormanları oluşturmak yada gençleştirmek doğal ormanları korumak ve biyolojik çeşitliliğe hizmet etmek için gereklidir. Bundan dolayı zeytin, badem, ceviz gibi ağaç türleri ile oluşturulan alanlar tarımsal hizmetleri içereceği için orman ekosistemi sayılmayıp, tarımsal alanlar içinde değerlendirilmesi ve ayrı tutulması gerekmektedir.


EOV olarak; Orman içi ve orman kenarı köyleri yerel halkı ile şehir kenarında ormana bitişik yaşayan çocuklar öncelikli olmak üzere toplumun her kesimine Milli Eğitim Müdürlükleri ile ortak çalışarak eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapmaktadır. Eğitim metodolojilerimizi geliştirerek eğitim kapasitemizi sürekli arttırmaktayız.
Yangınların önlenmesinde ve etkin mücadelesi için her birimize düşen görev toplumsal duyarlılığın arttırılması ve otokontrol kurarak ormanlara karşı korumacı ve duyarlı olmaktır. Unutmayalım orman sadece ağaçtan ibaret değildir. Orman yoksa hayat yoktur. 

26 yıldır Vakfımıza güvenen Bağışçı ve gönüllülerimizin sorumluluğu ile ormanların sürdürülebilirliğinin sağlanması ve yanan alanların ormanlaştırılması için yapılan tüm uygulamaların şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da takipçisi olacağız. 

Bilimsel ormancılık uygulamaları hakkında toplumun her kesimini bilgilendirmeye devam ederek, orman ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği ve ormanların korunmasında Orman Genel Müdürlüğü ve diğer çözüm ortakları ile iş birliğine hazır olduğumuzu SAYGIYLA DUYURURUZ.